Rüzgar Gibi Geçti Filminin Hikayesi

Sinema klasikleri arasında gösterilen; Vivien Leigh (Scarlett O’Hara) ile Clark Gable’ın (Rhett Butler) başrollerini paylaştığı 4 saatlik Rüzgar gibi Geçti (Gone with the Wind); Amerika’daki köleci Güney ve kölecilik karşıtı Kuzey çatışmasını komedi ve trajedi unsurlarını harmanlayarak aktarıyor.

Kahramanlarımız; romantik komedi olarak başlayan bu yapımda sürekli bir çatışma halinde; işbirlikçi, yalancı, para için her şeyi yapan karakterin ise ön planda olduğunu görüyoruz.

Kaprisli güney güzeli Scarlett O’Hara’nın inişli çıkışlı yaşamını, aşklarını ve evliliklerine tanık olduğumuz filmin yapım aşaması 2 yıl sürer. ABD sinema tarihinin en sevilen uzun metrajlı yapımı olma özelliğini koruyan, 15 Aralık 1939’ta vizyona giren Rüzgar Gibi Geçti’ye dair bazı anekdotlar paylaşmak isteriz:

1936’da Margaret Mitchell’a 50 bin dolarlık o yıllara göre ciddi bir telif ücreti ödenir, Pulitzer’de kazanan bin sayfalık romanından uyarlanan senaryo, 16 farklı yazar tarafından defalarca yeniden yazılır, düzeltmeler-oyuncu seçimleri çekimler sırasında dahi devam eder.

Yönetmen George Cukor (GAY olduğu dedikoduları ve kavgaları yüzünden) üç hafta dayanabilecektir, hastalanarak projeden çekilen Sam Wood’un yerine gelen üçüncü rejisör Victor Fleming ise iki hafta sonra sinir krizi geçirerek seti terk eder. Fleeming’in yanı sıra dört başka yönetmen daha filme katkıda bulunur. 

Gone with the Wind’in yazarı Margaret Mitchell; yirmi altı yaşındayken ayak bileğindeki bir rahatsızlık yüzünden aylarca evde kalacak, düzensizce ilerleyerek on yıl içinde ancak romanını tamamlayabilecektir.

Tüm zamanların en büyük gişe hasılatı 1938 yapımı bu film ile yakalanır.

Hatta mali hesaplamalar, filmin günümüzün parasıyla 1,3 milyar dolarlık gişe başarısı yakaladığını ortaya koymaktadır ki bence MGM’in en büyük başarısı bu filmdir.

4 milyon dolarlık bütçeye sahip film gösterime girdiği yıl 9 dalda Oscar ödülü almıştır. Rekor, 1959’da yapılan ve 11 OSCAR kazanan Benhur filmine kadar kırılamayacaktır.

  1. 1947, 1954, 1961, 1967, 1971, 1974, 1989, ve 1998 yıllarında yeniden gösterime girer.
  2. Beyazperdeye ilk çıktığında 4 yıl vizyonda kalacaktır. 
  3. Hattie McDaniel en iyi yardımcı kadın oyuncu ödülünü kazanan ilk siyahi oyuncu olur.
  4. 418.053 kelimelik dev bir romandan hikayeleştirilir. 
  5. Scarlett, 400 aktris arasından seçilir. Bunlardan 19 tanesine ekran testleri yapılır.
  6. Vivien Leigh, Clark Gable’ı “ağzı kokuyor” diyerek eleştirecektir.
  7. Irkçılık “Alt sınıflara, özellikle karalara karşı sert olmalısın.” sözleri ile tavan yapar.
  8. Rüzgar Gibi Geçti Oscarlı filmlerin en uzundur.
  9. Film normal süresiyle 234, ek sahnelerin eklendiği DVD’de 238 dakikadır.
  10. Filmin IMDB puanı 8.2’dir.

Sinema tarihinin en bilinen repliklerinden birisi de filmde işlenen sorunlu aşk hikayesi ile karşımıza çıkar.

Rhett Butler’in Scarlett’e son sözü olan bu replikte Scarlett, Rhett’i sevdigini nihayet anlamış ve son bir koşuyla yetişerek itiraf etmiştir. Fakat çok geçtir.

Aşkını ilan eden Scarlett’e Rhett Butler kayıtsız bir yüz ifadesiyle şu meşhur sözlerisi söyler ve arkasını dönüp gider; Frankly My Dear, I Dont Give a Damn!… (Açıkcası Canım, Umurumda Değil!)

Bu replik, ABD Film Enstitüsü tarafından sinema tarihinin en akılda kalan repliği olarak seçilmiştir. Scralett karakteri de sinema tarihinin en unutulmaz 30 karakterinden biri olarak kabul edilmektedir.

Rüzgar Gibi Geçti Filminin Konusu:

Güneyli güzel Scarlett O’Hara’nın üç evliliğini ve ilişkilerini, iç savaş ve güneyin yeniden inşası sürecinde zenginlikten yoksulluğa düşüşünü, sonrasında yeniden zenginliğe kavuşmasını izliyoruz.

Margaret Mitchell’in klasik eseri yapımcı David O. Selznick tarafından beyazperde’ye uyarlanmıştır. General Sherman’ın Atlanta’yı yıktığı bölümler ne kadar büyük bir prodüksiyon olduğunu bizlere ispatlar niteliktedir.

1979'da İstanbul’da doğdu. Bilgi Üniversitesi Medya ve İletişim Sistemleri mezunu olan yazar, Vatan gazetesinde başladığı kariyerinin ardından farklı görevler üstlendi, özel kurumlarda yöneticilik yaptı. Online gazetecilik eğitimini BBC'de tamamlayan, 2008'den itibaren dijital dünyanın içinde yer alan Görkem CAN; kişi ve kurumların faaliyetlerine destek oluyor, bilgi ve deneyimiyle yönlendirici rol oynuyor.

8 Yorum

  1. Üniversite yıllarımdı çok iyi hatırlıyorum, bir kafeye giderdik adı Rüzgar Gibi Geçti’ydi. Şaka gibi geliyor biliyorum ama kafenin içi komple bu filmin afişleri ve detaylarıyla doluydu. Nereden baksan 2 sene takıldık orada. Ne yalan söyleyeyim filmi izlemedim ama çok büyük gişe hasılatı yaptığını duymuştum. Güzel paylaşım olmuş elinize sağlık. Takipteyim.

    • Sevgili Cebrail; bu filmi yıllar önce TRT verdiğinde 4 saatlik bir film nasıl olur demiştik. Yine de o yılların imkanlarına göre muazzam bir başarı. Sinema’da ne kadar geri olduğumuzu yüzümüze vuruyor resmen. Adamlar 1939’da renkli film çekiyorlar.

  2. Merhaba ben kız arkadaşımla izledim ve biz film aşk filmimi savaş filmimi olduğu arasında baya sıkı tartışma yaşadık bence romantik dram filmiydi ve savaşın acımasızlığını gösteriyordu ama halen savaş filmi diyor kız arkadaşım :)))

Bir yanıt yazın

Your email address will not be published.

*