Veba Avrupa’yı Haritadan Silecekti

1347-1350 yılları arasında Avrupa’da 50 kimi kaynaklara göre 75 milyona yakın insan Veba sonucu hayatını kaybeder. Fransa haritadan silinme tehlikesiyle karşı karşıya kalır, Londra yangınlar sayesinde kurtulur. Özetle Avrupa’da medeniyet çöküşün eşiğine gelir!

Vebalı cesetlerin Kırım kuşatması sırasında kentin içine mancınıkla atılması, “bu hastalık Avrupa’ya nasıl geldi” sorusunu cevaplayabilecek havadislerin en güçlüsü. Diğerleri ise bakterili Moğol mallarının dolaşımı ve hasta denizciler yolu ile kıyılara ulaşması olarak verilebilir.

Veba Avrupa’ya Nasıl Geldi?

Ortaçağ Avrupa’sının temizliğe uzaklığını ONEDİO tarzı listelemeye başlasak, “saraylarında tuvalet bile yokmuş” iddiasını sanırız ilk sıraya yazardık.

Çin ve Orta Asya’da başlayan bu bakteriyel hastalık, suya sabuna uzak kitleleri görünce adeta şahlanır.

Müslüman ülkelerde de büyük kayıplar görülür ancak yıkım, temizliğe yatkınlıklarından ve hamam kültürünün de etkisiyle olsa gerek Avrupa’daki kadar büyük boyutlarda yaşanmaz.

Hastalığa “Black Death” de denmektedir. Bu arada o dönemin insanları, derileri hava almazsa hastalığın bulaşmayacağına inandığından uzun süre banyo yapmadan ortalarda dolaşabiliyordu.

Veba Belirtileri Nelerdir?

Veba; ışığa duyarlılık, ağır kas ağrıları, titreme, kusma, uykusuzluk ve çevreye ilgisizlik belirtileri ile gözleniyor akabinde vücut ateşi hızla 40 dereceye çıkıyor ve kasıklardaki lenf düğümlerinde yumurta büyüklüğüne ulaşan kabarcıklar oluşuyordu.

Deri üzerinde beliren siyah çıbanlar da görülmeye başlandığında hastalar en fazla bir kaç gün yaşatılabiliyordu.

Avrupa’da parlayan gözleri nedeniyle cadıların mesai arkadaşları olarak görülen kedilerin topluca öldürülmeleri de hastalığın çılgınca ilerleyişine zemin hazırlar. Hatta konuyla pek alakası olmayan köpekler bile bu hayvan kıyımından nasibini alacaktır.

Hal böyle olunca da hızlı üreyen fareler, bölüm sonu canavarı kedilerden de kurtulunca hastalığı bir çok insana bulaştırır. Hayatta kalabilen Hristiyan din adamları ise bu esnada hastalığın “insanların işlediği günahlar” sebebi ile başlarına gelen bir musibet olduğu tezini işlemekte, “inanmazsanız sonunuz böyle olur” diyerek virüslü kişileri gömmeden ağaçlarda sallandırmaktadır.

11. yüzyılda yaşamış ve bu yıllara tanık olmamış İbn-i Sina’ya göre hastalık; durgun sular, çürümüş ve ortalıkta bırakılan cesetler, yıldız hareketleri, göktaşları, şiddetli sıcak rüzgarlar, yağmursuz fırtınalar ve nemi gibi hava toprak etkenleriyle havanın bozulmasından kaynaklanır.

Çağdaş bir deyimle, “asırlar öncesinde yaşanan atmosfer değişiklikleri.”

Istırap ve sefilliği kıyasıya yaşayan Avrupa sadece sağlığını kaybetmez elbet; otorite, hukuki ve sosyal kurallar toplumsal refleksler adeta çöp olur.

Hasta aile üyeleri ya da kendileri ile uğraşmaktan kimse işine gücüne gidemez; hakimler ve kolluk kuvvetleri dahil. Anneler bebeklerini terk ediyor, noterler zengin dahil olsa ölülerin son arzularını kaydetmekten kaçıyor, doktor-rahip ve rahibeler ziyaretlerinden vazgeçiyorlardı.

Defin işlemleri dahi yapılamaz hale gelir, insanlar hendeklere toplu halde atılır.

Decameron adlı ünlü eserinde yazar Gioavanni Boccaccio ve veba salgınına karşı insanın mücadelesini konu alan Albert Camus, derinlere inmek isteyen okuyucularımız için önerebileceğimiz kitaplardandır.

Çin’de ortaya çıkan salgının İpek Yolu’nu izleyerek 1346’da Kırım’a ulaştığı ifade edilir.

Paris Tıp Fakültesi, 20 Mart 1745’te Merkür, Satürn ve Jüpiter hizalanması sonucu salgının çıktığını açıklayacaktır.

Cüzzamlılar, deri hastalığı olanlar, çingene ve dilenciler de bu hastalıkla belki de hiç alakaları olmamasına rağmen ilerleyen yıllarda kentlerin dışına atılır.

Sadece Avrupa değil; Hatay’dan Mısıra ve Çin’e, hatta Mekke’ye kadar bir çok farklı ülkede ölümler görülür.

Veba Salgınının Sonuçları:

İnsanlar bir yandan canı ile uğraşırken bir yandan da kaos ve anarşi ortamında güçlünün zayıfa şiddetini aşmak zorundaydı.

Hayatta kalmasına rağmen akıl sağlığı zarar gören bir çok Avrupalı, kıyımdan dolayı Yahudileri suçlar. En büyük Yahudi kırımları bu yıllarda yaşanır.

Yahudiler, su kuyularını zehirledikleri iddiasıyla canlı canlı yakılır, kazıklara oturtulur, şarap fıçılarına konup REN nehrine atılır. 1300’lerin ortalarında kıtada neredeyse hiç Yahudi kalmaz, kalanlar Rusya ve Polonya’ya kaçar.

Katolik öğretileri ve siyasi düzen de sorgulanmaya başlanır. Yine bazı kişiler, “gelin kendimizi kırbaçlayalım da Tanrı işlediğimiz günahları affetsin” diyerek ortalarda gezinen tarikatlara ve benzer sapkınlara katılır.

Veba’dan sonra Avrupa’nın 1347 öncesi nüfus düzeyine ulaşması 400 yıl alacaktır.

Modern bilim, hastalığa yakalanmayan insanların mikroplara dirençli çok ender bir genetik birleşimle korunduğuna inanır. Özel yapım “içi şifalı bitkilerle dolu sivri gagalı” rahip ve doktor kıyafetlerin hastalığı engellediğin dair iddialara ise sadece gülünür. Bakınız görsele:

veba

Veba; ortaçağın feodal düzenini yıkar ve Rönesans’a giden yol açılır çünkü hayatta kalabilen köle köylüler köylerin sahipsiz kalışı ile şehirlere akın eder ve ücretli işçilik denen kavram ortaya çıkar.

Kırsalda işgücünün azalması sonucu zengin sınıf köylülerini serbest bırakmaktan vazgeçecektir. Bu yüzden büyük çaplı bir çok ayaklanma ile genel olarak feodalitenin sorgulanmasına başlanır ve çözülme gerçekleşir.

Tarımdaki üretim düşüşü ile ticarete yönelen Avrupa toplumlarının kendilerine coğrafi keşiflere zorladığı da iddia edilir. Belki Doğu Avrupa’nın bir miktar geride kalışı da bu yüzdendir zira ticari faaliyet ve keşiflere batı daha erken başlayacaktır.

Doğu Avrupa’nın atağa kalkması için Sanayi Devrimini beklemesi gerekecektir. Bu esnada Kilisenin halkın ihtiyaçlarını karşılayamaması, “iki fındık bir incir ye hastalığın geçer” diyerek milleti başından savması da dine yönelik eleştirilerin artışına zemin hazırlar.

Yine de dönemin papası VI. Clement’e tanrıyla anlaşma yapması için insanlar varını yoğunu verecektir.

1358 Fransa’sındaki Jacquerie Hareketi, 1381’de İngiltere’de patlak veren köylü ayaklanması, 1395’te İspanya’da görülen Katalonya ayaklanması ve Almanya’daki bir dizi ayaklanma feodalitenin çözülmesine zemin hazırlayacaktır.

Bu esnada zenginler dahi 45 yıl yaşayabilirken ortalama yaşam süresi 20’lere düşer. Kara sıçanlarının ve pirelerin parti yaptığı saman tavanlı evlerden, kiremitli tuğla evlerin inşasına geçilir. Bu durum, mimari anlamda atılan çok önemli bir adımdır. Bir zombi saldırısında neler olurdu Allah bilir.

Veba Nasıl Ortadan Kalktı?

Hastalığın devasa bir hızla yayılması, bir bakıma kendi sonunu da hazırlar.

Salgının belirli bir döneminde, virüs o kadar ivmelenir ki bulaştığı kişileri öldürme süresi de hızla kısalmaya başar bu durum da virüslü insanların başkalarıyla temas edip bulaştırmasına imkan bulamadan ölmeleri ve kireç çukurlarına gömülmeleri manasına gelmektedir.

Zamanla içinde yaşayacağı taze vücutları bulamayacak kadar güçlenen virüs yok olmaya mahkum olur.

Günümüzde vebanın yaygın sebepleri halen incelenmektedir. Veba mikrobu şimdilerde dahi görülebilmekle birlikte antibiyotiklerle kontrol altında tutulabilir.

1940’ta Çin şehirlerine, savaş uçaklarından veba mikrobu taşıyan pireler atan Japonları saymazsak son veba salgını 2006’da Afrika’da Kongo’da ve Ekim 2017’de Madagaskar’da görülmüştür.

Daha Fazla Kaynak Diyenlere:

  • Osmanlı İmparatorluğu’nda Veba – Daniel Panzac
  • Akdeniz Dünyasında ve Osmanlılarda Veba 1347-1600 – Nükhet Varlık
  • Kara Ölüm Orta Çağ’da Veba – Sean Martin
  • Salgın Hastalık Konulu Film İsteyenlere: “Black Death (2010)”

1979'da İstanbul’da doğdu. Bilgi Üniversitesi Medya ve İletişim Sistemleri mezunu olan yazar, Vatan gazetesinde başladığı kariyerinin ardından farklı görevler üstlendi, özel kurumlarda yöneticilik yaptı. Online gazetecilik eğitimini BBC'de tamamlayan, 2008'den itibaren dijital dünyanın içinde yer alan Görkem CAN; kişi ve kurumların faaliyetlerine destek oluyor, bilgi ve deneyimiyle yönlendirici rol oynuyor.

Bir yanıt yazın

Your email address will not be published.

*